November 2, 2024

Sosyal Anksiyete Bozukluğu

Kaygı, aslında günlük yaşamda çoğu zaman hissettiğimiz bir durumdur. Kaygı bozuklukları arasında sınıflandırılan sosyal fobi 1994 yılında DSM-IV ile yeni bir isim aldı “Sosyal Anksiyete Bozukluğu“.
DSM-IV ‘e göre tanı kriterleri şöyledir:
“A. Sosyal ortamlarda ya da performans gerektiren durumlarda veya tanımadık insanlar önünde çıkan belirgin ve inatçı korku. Kişi burada aşağılanmasına veya utanmasına neden olabilecek biçimde davranacağından ya da anksiyete belirtileri göstereceğinden korkar. Not: Çocuklarda, tanıdık kişilerle yaşına uygun toplumsal ilişkilere girebilme becerisi olmalı ve anksiyete yalnızca erişkinlerle olan ilişkilerde değil, akranları ile olan ilişkilerle de ortaya çıkmalıdır.
B. Korkulan toplumsal durumla karşılaşma hemen her zaman anksiyete doğurur. Bu duruma bağlı ya da durumsal olarak yatkınlık gösteren bir panik atak biçimini alabilir. Not: Çocuklarda anksiyete, ağlama, huysuzluk yapma, dona kalma veya tanıdık olmayan insanların olduğu toplumsal durumlardan uzak durma olarak dışa vurulabilir.
C. Kişi, korkusunun aşırı veya anlamsız olduğunu bilir. Not: Çocuklarda bu özellik olmayabilir.
D. Korkulan toplumsal veya performans durumlarında kaçınma, kaygılı beklenti ya da sıkıntının kişinin olağan günlük işlerini, mesleki işlevselliğini (ya da eğitim ile ilgili olan), toplumsal etkinliklerini veya ilişkilerini bozar veya fobi olacağına dair yoğun bir sıkıntı vardır. 18 yaşın altındaki kişilerde süresi en az altı aydır.
E. Korku veya kaçınma bir maddenin (örneğin kötüye kullanılabilen bir ilaç, tedavi amaçlı kullanılabilen bir ilaç) doğrudan fizyolojik etkilerine veya genel tıbbi durumuna bağlı değildir ve başka bir mental hastalıkla daha iyi açıklanamaz (örneğin, agorafobi ile birlikte olan ya da olmayan panik bozukluğu, ayrılma anksiyetesi bozukluğu, vücut dismorfik bozukluğu, yaygın bir gelişimsel bozukluk ya da şizotipal kişilik bozukluğu)
F. Genel bir tıbbi durum veya başka bir mental bozukluk varsa A tanı ölçütünde sözü edilen korku bununla ilişkisizdir. Örneğin kekemelik, parkinson hastalığındaki titreme, veya anoreksia nervosa ya da bulimia nervosadaki anormal yeme davranışına ait korku değildir.
Varsa belirtiniz: Yaygın korkular çoğu toplumsal durumu kapsıyorsa (örn. söyleşileri başlatma ya da sürdürme, küçük topluluklara katılma, karşı cins ile çıkma, üstleri ile konuşma, partilere gitme). Not: Çekingen kişilik bozukluğu ek tanısı koymayı da düşününüz.
Sosyal anksiyete bozukluğu olan kişiler sosyal ortamlarda sessiz kalırlar, topluluk önünde aktif rol almaktan kaçınırlar. Örnek olarak yemek yiyemezler, içemezler, karşı cinsle iletişime geçmekten çekinirler. Aynı zamanda otoriteden çekinirler, ortama sonradan girmekten memnun olmazlar, yeni insanlarla tanışma durumunda mesafeli kalırlar. Yabancı oldukları sosyal ortamlardan uzak durmaya özen gösterirler. Eğer bu durumlarla karşı karşıya kalırlarsa korku ve kaygı yaşarlar.
Sosyal Fobinin Fizyolojik belirtileri:

  1. Yüz kızarması, yutkunamama, kalp çarpıntısı, terleme, baş dönmesi, bulantı ve titreme, kasların gerilmesi, boğazın kuruması, midede yanma ve nefes almada güçlük yaygın olarak görülür, göz teması kuramama da bunlara ektir.
  2. Sosyal Fobinin Bilişsel belirtileri :
  3. Sosyal durumlarla ilgili işlevsel olmayan olumsuz düşünceler, aptalca görüneceği korkusu, düşüncelerde dağınıklık, olumsuz değerlendirilme endişesi taşıyan düşünceler, performansta yetersizlik düşüncesi, kendisine yönelik hoşnutsuzluk düşünceleri olarak ortaya çıkar.
  4. Sosyal Fobinin Davranışsal belirtileri:
  5. Sosyal ortamlardan kaçınma, dona kalma, sesin cılızlaşması veya kaybolması, göz kontağı kurmama gibi davranışlardır.
  6. Sosyal fobinin doğası gereği hasta bireyler utanmakta ve yardım arama davranışında bulunmakta oldukça geç kalmaktadırlar. Sosyal fobi bayanlarda erkeklere göre daha sık görülmektedir.

Sosyal Anksiyete bozukluğu bireylerin iş, sosyal, iş ve kişisel yaşamını negatif yönde etkiler. Kişinin işlevselliğini bozar. Tedavi edilmezse; kişinin hayatını (eğitim, iş, evlilik, vb.) engeller.